NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
كَامِلٍ حَدَّثَنَا
أَبُو
عَوَانَةَ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
مُهَاجِرٍ
عَنْ
صَفِيَّةَ
بِنْتِ شَيْبَةَ
عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهَا
أَنَّهَا
ذَكَرَتْ
نِسَاءَ
الْأَنْصَارِ
فَأَثْنَتْ
عَلَيْهِنَّ
وَقَالَتْ لَهُنَّ
مَعْرُوفًا
وَقَالَتْ
لَمَّا نَزَلَتْ
سُورَةُ
النُّورِ
عَمِدْنَ
إِلَى
حُجُورٍ أَوْ
حُجُوزٍ شَكَّ
أَبُو
كَامِلٍ
فَشَقَقْنَهُنَّ
فَاتَّخَذْنَهُ
خُمُرًا
Safiyye binli Şeybe'den
rivayet olunduğuna göre;
Aişe (ranha) Ensar
kadınlarından bahsetmiş, onları övmüş, onlar hakkında iyi (sözler) söylemiş ve;
"Nûr sûresi (nin)
31. âyet-i kerimesi inince onlar hemen (bellerinde bağlı olan) peştamallarına
yöneldiler." (Burada ravi) Ebû Kâmil (Hz. Aişe'nin, hiçbir anlamı olmayan)
hucûr (kelimesini) mi (yoksa, kemer anlamına gelen) lıucûz (kelimesini) mi
(söylemiş olduğunu iyice hatırlayamamış ve) tereddüde düşmüştür. (Safiyye binti
Şeybe'nin rivayetine göre Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etmiştir:)
"Ve hemen onları
iki parçaya ayırıp birer parçasını başörtüsü edindiler."
İzah:
Tefsir kitaplarında
açıklandığına göre, "başörtüle-yakalarının üstlerine salsınlar"[Nûr
31] âyet-i kerimesi inmeden önce müslüınan kadınları başörtülerini sadece
arkalarına sarkıttıkları için boyunlarının ön tarafı ile gerdanları açıkta
kalırdı. Yüce Allah onları bu çirkin durumdan ve zavallılıktan kurtarmak için
Nûr sûresinin 31. âyetini indirdi.
İbn Ebî Hâtim'in babası
vasıtasıyla Safiyye binti Şeybe'den rivayet ettiği diğer bir hadis-i şerifte
şöyle buyuruluyor: "Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar" âyeti
nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Te-âlâ'nın kendilerine kadınlar
hakkında bu âyeti indirmiş olduğunu onlara bildirdiler. Herkes bu âyeti
karısına, kızına, kız kardeşine ve arkabasma okudu. Onlardan hiçbir kadın
kalmayıp, nakışlı, resimli elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından
aşağıya örtündüler ki Allah Teâlâ'mn kitabından indirmiş olduğuna iman etmiş
ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Rasûlü (s.a)'nün
arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular. Sanki başlan üzerinde kargalar
vardı.[İbn-i kesir. Hadislerle kur'an-ı kerîm tefsiri XI 5862.]
Aslında mevzumuzu
teşkil eden bu hadisin yeri bir sonraki bab olduğundan burada değil de orada
zikredilse daha isabetli olurdu.